top of page

OSMANLI HOŞAF KAŞIKLARI

İstanbul’un fethiyle başlayarak, Orta Asya’dan gelen atalarımızın beraberinde getirdikleri yemek alışkanlıkları, Anadolu ve Rumeli topraklarında bulunan Rum, Arap, Ermeni, Çerkez ve hatta haçlı seferleriyle gelip de kalan Avrupalı kültürlerle karıştı. Bu sentezden doğan ve gittikçe genişleyen imparatorluk coğrafyasının her köşesinden süzülen birbirinden çok farklı damak tatları ve sofra üslupları Osmanlı Saray mutfağında birikti. Böylece tarihin en zengin mutfaklarından biri ve sahibine göre değer ve sanatsal özellikler taşıyan Osmanlı sofra gereçleri oluştu. Osmanlı sofra gereçlerinden en dikkati çekenler ise kuşkusuz kaşıklar idi. Kaşıklar, saray mutfağı ve yemek kültürüyle ilgili izler taşırken yemeğin çeşidine uygun olarak kaşıkların biçim ve boyutları da farklılık gösteriyordu. Örneğin elips şeklindeki çorba kaşığı, asla hoşaf için kullanılmıyordu. Hoşaf kaşığı tam bir daire biçiminde olup, bir kürenin ikiye bölünmüş görüntüsünü veriyor. Yemek kaşıklarının derinliği çorba ve pilâv kaşıklarından daha az. Tatlı kaşıklarının malzemesi, ağız kısımlarında şimşir veya kemik. Sapları ise fildişi, mercan, sedef gibi değerli malzemeden yapılmış. Sofralara konulan kaşıklardan bir kaç örnek vermek gerekirse, ceviz hoşaf kaşığı, nakışlı hoşaf kaşığı, abanoz kemikli yemek kaşığı, abanoz sade yemek kaşığı, şimşir, renkli kemik hoşaf kaşığı, şimşir, renkli yemek kaşığı, sade yemek kaşığı, ilik kaşığı, yumurta kaşığı sayılabilir. Hoşaf kaşıkları ağız yerleri genellikle sarı yada koyulu açıklı şeffaf bağadan yapılmaktadır. Hoşafın hafifliğiyle mütenasip bir biçimde geniş ve derin oyulan kaşığın sapı da diğer kaşıklardan daha süslü yapılırdı. Mihri denilen ve kulağa tutulduğunda bir takım uzun ve nağmeli sesler veren benekli deniz böceği kabuğundan da hoşaf kaşıkları imal edilirdi. Hoşaf kaşıklarının saplarının yapımında sedef parçaları da kullanılmıştır

bottom of page