top of page

ARTIK “İBLİS” ÇIPLAK!

Hiç düşünmediniz mi; “OKU!” diye emredenin, birgün “OKUDUN MU?” diye soracağını! Korkmayın korkmayın size değil; Siz nasılsa iman ettiniz bihaber, içinde ne yazdığını bilmeden, merak etmeden, anlamadan. Hem de hep huşu içinde okudunuz akustik tınıları tam ve mükemmel… Okudunuz hep türbelere, kabirlere, cenazeye. Sık sık da okuyup üflediniz evinize, işyerinize, çoluğunuza, çocuğunuza, kimi zaman da pirince, tuza, suya, şekere. Okudunuz nazardan korunmak için, okudunuz şifa niyetine hastalara, birebirdi her türlü cilt rahatsızlığına siğile, çıbana, yaraya. Okudunuz zihni açılsın diye çocuğunuza, para kazansın diye kocanıza, hatta okuyup hediye bile gönderdiniz ölmüş yakınlarınıza. Elinizden düşürmediniz kandillerde, mevlütlerde, perşembe gecelerinde… Saygıda da kusur etmediniz; Üç kere öpüp başınıza koydunuz, abdestsiz dokunmadınız, belden aşağı tutmadınız. Okumadınız başınızı örtmeden, keza lohusa iken, hayızlıyken ise aklınıza bile getirmediniz. Gerektiğinde üzerine el bastınız, icabında da çarpmasını beklediniz… Kesinlikle hayatınızın hep içindeydi; Evinizde duvarda kılıflı kutsal bir duvar süsü, arabada torpidoda full kasko, üzerinizde birkaç ayeti yazılı cevşen hayat sigortası… Sayesinde ahirete de yatırım yaptınız; Sevap kazandınız, günahlarınızı sildirdiniz, dünyalık işlerinizi bile hallettiniz, 41 kere şunu, 72 kere bunu, 1000 kere de öbürünü okudunuz. Hatta başkalarına bile faydanız oldu türlü şekiller ile bilmem kaç kere okudunuz, okutturdunuz, adrese teslim gönderdiniz… Riske dahi girmediniz; Anlamam ulemalar anlatmadan, kesmez eksiktir hadisler olmadan, zaten hepsini bilmeye ne gerek “üç kuluvallah bir elham” yeter de artar bile… SİZ; Kitabımıza yüz çevirdiniz, içeriğine değil varlığına iman ettiniz! SİZ; Yalan söylediniz, okumadığınız kitaba inandığınızı söylediniz! SİZ; OKUMAK YERİNE MEYDAN OKUDUNUZ! Şura 204; Onlar, hâlâ cezamıza karşı meydan mı okuyorlar? O çok yücelttiğiniz, yere göğe sığdıramadığınız, el etek öptüğünüz, şefaat beklediğiniz “evliyalar, gavslar, şıhlar, şeyhler, hocalar, alimler, efendiler” hepsi elbirliği ile bu hale getirdiler sizi, acımadan yaptılar bu suikasti ahiretinize. Oysa ne diyordu kitabımızda; Müddessir 3; SADECE RABBİNİ YÜCELT Yunus 18; Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar ne de yarar veremeyenlere tapıyorlar ve “Bunlar, Allah yanında bize şefaat edecekler,” diyorlar. Önce içini boşalttılar kitabımızın, sonra üstünü örttüler, en sonunda da tedavülden kaldırdılar. Size inandığınız, iman ettiğiniz, bildiğiniz ve uyguladığınız herşeyin, her ibadetin, her kutsalınızın “Kur’an-ı Kerim”de yazdığını zannettirdiler. Al-i İmran 78; Onların bazısı, kitapta olmayanı kitaptan sanasınız diye dillerini bükerek kitaba benzetmeye çalışır ve Allah katından olmadığı halde, “Bu Allah katındandır,” derler. Bile bile, Allah adına yalan söylerler. Sizleri uydurma, ritüellere dayalı aciz birer “Ayin Dini” mensubu yapıp robotlaştırdılar, sonsuz şirke sevkettiler. Demiyor mu sizin velilerinizden birisi; Kuran’ı Türkçe anlayarak okumak değil, Arapça ağlayarak okumak sevaptır. Hakarete bak; Hem size, hem kitabımıza… FUSSİLET 44; Onu yabancı dilde bir Kuran kılsaydık, “Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi?” diyeceklerdi. İster yabancı dil, ister Arapça olsun, de ki, “O, inananlar için (dilleri sözkonusu olmaksızın) bir rehber ve şifadır. İnanmıyanların ise kulaklarında ağırlık vardır. Onlara sanki uzak bir yerden sesleniliyor gibi onlara kapalıdır.” Kamer 40; Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? Bir kere açıp baksaydınız kitabımıza, görecektiniz inandıklarınızın yazmadığını, hepsinin şirk olduğunu, cehenneme birer bilet olduğunu. Ama teslim olmuştunuz ruhunuzu kaplayan şeytani cerahate, artık mühürlüydü kalpleriniz, şirk dolu safsatalar ile örülüydü kilitli beyinleriniz. O beyinleriniz ki “ŞİRK”ten içi “SİRK”e dönmüştü, haberiniz dahi yoktu… Bakara 79; Kitab’ı elleriyle yazdıktan sonra onu ucuz bir fiyata satmak için onun Allah’tan olduğunu söyleyenlerin vay haline. Ellerinin yazdığından dolayı vay haline onların. Kazandıklarından dolayı vay haline onların! Siz kitabımızı dünya işlerinizi kolay yoldan halletme, ahiretteki riskleri ortadan kaldırma aracına döndürdünüz. Siz kitabımızı mezarlık kitabına, ölülerle iletişim kitabına çevirdiniz. İçeriğini bilmediğinizden akledemediniz, düşünemediniz; Diriye gelmiş olan Kur-an’ı ölüye okumanın, trafik kazasında ölmüş birinin cesedine trafik kurallarını söylemeye benzediğini. Ama çaresizdiniz; Sizi Allah’a yakaran değil, türbe önlerinde cesetlerden medet uman, cesetlerin iktidarındaki türbelerden yönetilen, ölülerin egemen olduğu bir toplum haline getirmişlerdi. Rad 14; Gerçek dua O’na yöneltilendir. O’nun dışında çağırdıkları ise onlara hiç bir şekilde karşılık veremezler. Sizi, dinin gereğiymiş gibi Yunan mitolojisini sollamış, mendilsiz seyredilemeyen eski Yeşilçam filmleri tadındaki evliya masalları, ha(va)disler, rivayetler, mesneviler, risaleler, külliyatlar ve daha bilmem neler neler ile uyuttular. Sizi, Allah ile cehennem ile korkutup, size bedelle cenneti pazarladılar… Sizi, Allah ile ticarete soktular; Beş vakit namaz ile günlük, cuma ile haftalık, oruç ile aylık, hac ile yıllık günahlarınızı, diğer uydurma formüller ile de kalan günahlarınızı sildirdiler. Sizi SMS ile Fatiha gönderen, japon icatları ile tesbih çeken, başına helal kelimesini ekleyip helal oje, helal bilmem ne satın almak için kuyruğa giren cahil müslümancıklar yaptılar. Dini sadece belli gün ve gecelere has kıldılar. 365 gün yaradana dua edebileceğinize ve af dileyebileceğinize, sizi daha tasarruflu ve rantçı bir duruma geçirerek yılda birkaç kere uydurma kandil gecelerini ibadetle geçiren, arada cumalara giden, bayramları kaçırmayan aciz kullar yaptılar. Ama size ne bunlardan şimdi değil mi; Allah içinizi biliyor ya, kalbiniz temiz, niyetiniz de… Ankebut 2; İnsanlar, sadece “İnandık, İman ettik” demeleriyle, hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sanıyor? Bakara 214; Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler gibisi sizin de başınıza gelmeden (Allah yolunda uğraşıp didinmeden, sabretmeden) cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz? Allah’ın vahyettiği 114 sure yetmez oldu da, mübarek kitabımız Kur’an’da olmayan saçma-sapan evliya masalları, hadisler ve gereksiz bir yığın teferruat ile beyinlerinizi yıkayıp ve sözde dini liderler ile bazı kitapları kutsallaştırıp, “Ata” merkezli “Gelenek Dini”ni icat ettiler. Sizi, siz farkında olmadan günah işlemeye, insanlıktan yavaş yavaş çıkmaya sevkettiler… Hucurat 16; De ki “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz?” Bakara 170; Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun,” dense, “Hayır, biz atalarımızın izlediği yolu izleriz,” derler. Peki, ataları bir şey düşünemeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?! / Şeytan kendilerini alevli ateşin azabına çağırıyor olsada mı? (Lokman 21) Hiç farketmediniz mi; Dindarlık artarken ahlakın, adaletin, barışın, ilmin azaldığını yerine cehaletin ve savaşların arttığını. Dinimize mezhepler, tarikatlar, fırkalar ekleyerek sizleri birbirinize kırdırdıklarını, tekbir tezahüratları ile birbirine saldıran gözü dönmüş holiganlara benzettiklerini… Rum 32; Onlar ki dinlerini parçaladılar ve mezhep mezhep oldular. Her parti kendine ait (imam ve kitap) larla sevinip övünmektedir. En’am 159; Dinlerini parçalara ayırıp grup grup olanlarla senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır; sonra onlara durumlarını haber verecektir. Hiç dikkat etmediniz mi; Bir taraftan cebini dolduran, diğer taraftan sağa sola fetvalar savuran o alim takımının bir kere Allah’ın ismini zikrederek Kuran’dan tek bir ayet dahi okumadığını, sizi aklınızı vicdanınızı kullanmaya sevketmediğini. Varsa yoksa; Doğaüstü olaylar eşliğinde kendi tasarladıkları tanrılaşmış peygamber şöyle buyurdu, böyle buyurdu deyip bidatlarla kendilerine biat ettirmeleri… Maide 44; Allah’ın indirdiği ile hüküm vermeyenler inkarcıdır. Tevbe 34; Ey inananlar, din bilginlerinin ve din adamlarının çoğu halkın parasını hakketmeden yerler ve Allah’ın yolundan saptırırlar. Altın ve gümüşü yığıp Allah yolunda harcamayanlara acı bir azap müjdele. Anlamadınız mı hala; Sizi Allah’ın sünneti olan Kuran’dan ve yaradandan kopardıklarını, kendi kurguladıkları sözde kainatın efendisi olan insanüstü peygamberin sünneti diye ne isterlerse yaptırdıklarını, kuklaya çevirdiklerini. Sizi “YARADAN’A DEĞİL YARATILANA, İNDİRİLENE DEĞİL UYDURULANA” iman ettirdiklerini… Şura 6; O’nun dışında veliler edinenlere gelince, onlar üzerinde gözcü de Allah’tır. En’am 148; Ortak koşanlar, “Allah dilemeseydi, ne biz, ne atalarımız ortak koşmaz ve hiçbir şeyi de haram etmezdik,” diyeceklerdir. Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar aynı şekilde yalanlamışlardı. De ki: “Yanınızda bize göstereceğiniz herhangi bir bilgi var mı? Siz ancak “ZAN”na (şüpheli ve çelişkili rivayetlere) uyuyorsunuz ve siz sadece tahminde bulunuyorsunuz.” Allah’a, peygamberimize ve kitabımıza iftira atan bu sözde alimlerin dolarları hesapsızca cebe indirdikleri tv ekranlarında veya başka bir platformda hiç şahit oldunuz mu sadece Kuran diyen bir muvahhid ile tartışabildiklerini? Hep kaçsınlar köşe bucak… Size dayattıkları batıl dine bir kez olsun kitabımızdan delil getirebildiklerini? Nerdee, devam hep aynı masallara… Bakara 159; İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti (biz kitapta açıkladıktan sonra) gizleyenleri hem Allah ve hem de tüm lanetleyenler lanetler. Ankebut 51; Bu kitabı sana indirmiş olmamız ve kendilerine okunması onlara yetmez mi? Bunda inanan bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır. Ey, kitabından habersiz beynine kilit vurulmuş gelenek dini mensupları; Artık vahim tezgahın bilincindeyseniz, karar verin kıblenize! Hesap sorun, isteyin ahiretinizi geri! Bilsinler dünyalıklarının biteceğini, rantın gelirlerin kesileceğini, onları şefaatçi yapanların artık olmayacağını! Bilsinler artık yalnız Kuran’ı dinin kaynağı kabul eden anlayışın gerçek “İslam” olduğunu öğrendiğinizi! Bilsinler gerçek İslam’ın tek öğretisinin rehber “Kur’an-ı Kerim” olduğunu kabul ettiğinizi! Bilsinler ahirette hesap vereceğimiz herşeyin kitapta yazdığını ve yalnız ondan hesaba çekileceğimize iman ettiğinizi! Bilsinler artık kitabımızı Arapça ağlayarak değil, Türkçe anlayarak okuyacağınızı, erdemli olacağınızı ve artık “Hakk’ı Halka” uydurmaya çalışmayıp “Halkı Hakk’a” yönlendireceğinizi! Zümer 3; Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah’ındır. O’ndan başkalarını veliler edinerek, “Biz onlara, yalnız bizi Allah’a yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz” diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü vercektir. Zuhruf 44; Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz. Farkettiniz değil mi; Hz.İsa’yı putlaştıran hristiyanlara dahi, peygamberimiz Hz.Muhammed konusunda nal toplatan o müşrik takımının, o dini afyon olarak kullanan din rantçılarının artık günümüzde utanmadan sıkınmadan, Yaradan’dan dahi korkmadan fütursuzca son çare olarak “Kuran Müslümanlığı” asrın fitnesidir, sapıklıktır, küfürdür diye tepinmeye başladıklarını. Hazır olun, yakında da “Işid”irsiniz kulaklarınızla muvahhidlere kafir dediklerini. Firavun kalksa yerinden, boynuz kulağı geçmiş deyip ayakta alkışlardı bunları şüphesiz… Tarihe not düşün! Belki de farkındalar artık sonlarının geldiğinden, yakında tedavülden kalkacaklarından. Korkuyorlar şüphesiz Allah’ın nurunu tamamlayacağından. İnsanların barışa, adalete, huzura, mutluluğa ve bolluğa kavuşacağından. Hurafelerden, batıldan arınmış, ritüellere dayalı olmayan, destekleşilen, yardımlaşılan, zalimliğin olmadığı, insan haklarına saygılı, arı-duru gerçek “İslam”ı yaşayacağından, korkuyorlar elbet… Saff 8; Allah’ın ışığını ağızlarıyla söndürmek isterler. İnkarcılar hoşlanmasa da Allah ışığını tamamlayacaktır. Nur 55; Allah, inanıp erdemli davrananlarınızı, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da egemen yapacağına, kendileri için seçtiği dini yerleştireceğine ve korkularını güvene çevireceğine söz vermiştir. Bilsinler artık maskeler düşüyor. Bilsinler artık “Kral” değil, o müşrik efendiler suretindeki “İBLİS ÇIPLAK!” Biliyorum bu makaleyi okuyan bir çoğunuz isyan edecektir. Ama bilin ki; Bütün isyanınız ve meydan okumanız bu makaledeki paragraflara değil, paragraf aralarındaki Allah’ın ayetlerinedir. Bu konularda konuşmak, yazmak; Allah adına konuşmak, yazmaktır. Eğer Allah adına konuşuyor ve yazıyorsanız; Kesinlikle Allah’ın kitabından konuşmak ve yazmak zorundasınızdır! Sonra ahirette bi sürpriz olmasın! Bilin istedim, Selam…

bottom of page