AHİRETTE SÜRPRİZ OLMASIN
- Hüseyin KOCABAŞ
- 8 Oca 2014
- 5 dakikada okunur
Binlerce yıldır insanları ortak zevklerde birleştiren, yaratıcılığın ve estetiğin çatısı altında toplayan “Sanat”tır. Oysa ki bütün bu değerleri bize sunan, ilham aldığımız unsurların tek bir yaratıcısı vardır ki o da yüce Rabbimizdir. Gerçek ve asıl sanatkar O’dur. Ressamın ölçülerle kısıtlı tuvalinde bize yansıttığı, O’nun şu koca kainatta bize sunduğu resmin yanında nedir ki? Bu sanatı anlamamız, takdir etmemiz ve uygulamamız için bize sunduğu kitabımızda O’nun sanatının en büyük göstergesidir. O, yarattıkları ile bize aklımızın alamayacağı öyle bir görsel şölen ile mucizelerini gösterir ki bize tek düşen görev , şükretmek ve onun ipine sımsıkı sarılmaktır. Ama nerde? Bırak şükretmeyi, öne çıkan ihtiyaç ve mecburiyetlerimizden dolayı sadece başımız sıkıştığında, zora düştüğümüzde veya bir şeyin olmasını çok veya çabuk istediğimizde ona koşarız. Oysa ki şah damarımızdan bile bize daha yakındır. Önceki bir yazımda bahsetmiştim; ABD’de 17.500, Almanya’da 6501, İtalya’da 3.790, İngiltere’de 1850, İspanya’da 1343, Fransa’da 1247 müze varken bizdeki müze sayısı kaç dersiniz? 295! Çoğu ülkenin şehirlerindeki müzelerden tüm ülkemizdeki müze sayısı daha az. Lakin üzülmeyelim, ülkemizdeki AVM sayısı müze sayısından, Toplu konut sayısı da müze envanterlerinde kayıtlı eser sayısından fazla. Peki biliyormuydunuz; Türkiye’deki okul sayısi 67.000’ken cami sayısi 85.000. Hastane sayısı 1220, sağlik ocağı ise 6.300, demek ki 60.000 kişiye 1 hastane, 350 kişiye ise 1 cami dusuyor! Daha fenası; Doktor sayısi 77.000, Din görevlisi ise 90.000! Kütüphane sayısi 1435, Kuran kursu ise 3852. En fenası da; 1 opera, 11 bale, 10 heykel, 18 resim, 18 sinema, 38 tiyatro derneği varken, Cami yaptırma derneği sayısı 35.000. Unutmayalım “camileri insan yapar ama camiler insan yapamaz”. Peki neden, nasıl böyle olduk? Acaba yüzyıllardır hadislerle, mezheplerle, imam, şeyh ve şıhlarla rüzgardaki bir yaprak misali yaradanımızdan ve O’nun kitabından uzak savrulup gittikte hep doğruyu yaptığımızı zannederek Kur’an ehli olduğumuzu unuttuk hadis ehli, ümmetçi, hanefi, şafi, bilmem neci ve bilmem kimci mi olduk? En’am 159; Dinlerini parçalara ayırıp grup grup olanlarla senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır; sonra onlara durumlarını haber verecektir. Bize emredilen; putları ortadan kaldırmamız değil miydi? Nasıl oldu da; Peygamberimizi Hz. İsa gibi, hadis yazarları, bazı devlet büyükleri, tekkelerdeki aksakallılar gibi putlaştırıp yaradanın kitabının önüne geçirdik. Rum 32; Onlar ki dinlerini parçaladılar ve mezhep mezhep oldular. Her parti kendine ait (imam ve kitap) larla sevinip övünmektedir. Nasıl oldu da; İslamın şartı “5”, İmanın şartı “6” oldu. Ne oldu da; Kur’an din anlayışımızın merkezinden çıktı, gelenekler inanç halini aldı. Ne oldu da; Din sadece belli gün ve gecelere ait oldu. Namaz bayramlarda , kandillerde, cumalarda ve teravilerde yapılan bir ibadet oldu. 365 gün yaradana dua edebileceğimize ve af dileyebileceğimize, nasıl daha tasarruflu ve rantçı bir duruma geçtikde yılda birkaç kere kandil gecelerini seçer olduk. Nasıl oldu da; Allah’tan dilemedik de, Şirk bayramı hıdırellezde Hızırdan medet umduk. Nasıl oldu da; Allah’ın vahyettiği 114 sure bize yetmedi de, Mübarek kitabımız Kur’an’da olmayan Saçma-Sapan evliya masalları, hadisler ve gereksiz bir yığın teferruat ile beyinlerimiz yıkandı ve dini liderler ile bazı kitaplar kutsallaştırılıp “Gelenek Dini” icat edildi. Ve sonuçta; Araplaştırılmaya çalışılan, kendisine yapılan haksızlıklara boyun eğen, hurafelerle yaşamaya alışmış, İslam’ın temel öğretilerinden habersiz, zulme sessiz kalmış ve ezilmeyi kader zanneden pasifize edilmiş, duyarsız tepkisiz cahil “Müslümancık”lar oluştu…. Peki bu görevleri eksiksiz ve kusursuz yapmak için yarışırken ve öyle sanırken neden rehberimize hiç bakmadık, gerek mi yokdu, yoksa yapanlar daha mı iyi biliyordu. SMS ile Fatiha gönderen, japon icatları ile tesbih çeken, başına helal kelimesini ekleyip helal oje, helal bilmem ne satanlar, el etek öpenler veya anamızdan babamızdan veya kocamızdan böyle gördük diyenler sözüm size; İşin aslı bakmadınız, bakamadınız ! Neden mi? Korktunuz, belki de kitabımızda bunların hiçbiri yazmıyor ve emredilmiyordu. Ne acıdır ki; Günümüz gençleri arasında “deistlik” oldukça yaygın. Dinleri kabul etmeyip sadece Allah’a inanan bu inanç sistemi milenyum gençliği arasında hızla yayılıyor. Beynini, aklını, mantığını kullanabilen bu gençlik, toplumun büyük çoğunluğunun inanç sistemini kabul edemiyor ve “böyle din olur mu ya” diyebiliyor ve maalesef yoldan çıkıyor. Herkes giyiminde kuşamında özgür dedik ama asıra yakın süre uygulamayı başaramadık. Belki de yasaklar devrimler doğruydu! Dünyadan soyutlanmış, aciz olan aciz gibi hisseden, sindirilmiş, aklını az kullanan, sadece kocasına itaat eden, Allah’ın huzuruna dahi her zaman çıkamayan robotlar haline getirmek için onlara kapanmayı, örtünmeyi dinimizin en büyük gereği ve göstergesi olarak sunmak; belki de ilk ve en yaptırımcı basamak idi. Oysa ki asıl tesettürün “göz ve kalp kapakçıklarında” olduğunu unuttuk. Peki hiç düşündünüz mü; Ya yanlış yapıyorsanız… İslamın ilk emri OKU!’dur. E peki aciz kul niye okumazsın, niye Allah’ın emrettiklerini yapmazsın da kulun söylediğini, kuldan gördüğünü yaparsın. Atanı, ananı, babanı, kocanı, şeyhini, şıhını neden kendine örnek alırsın da; Okumazsın! Bakara 170; Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun,” dense, “Hayır, biz atalarımızın izlediği yolu izleriz,” derler. Peki, ataları bir şey düşünemeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?! Hiç düşünmezmisin; Atan Allah’ın ayetlerine iman edeceğine çoğu uydurma yalan hadislere iman eder, sermayesi din olanların peşinden gider, dini afyon olarak kullananların el eteklerini öper, medet umar. Yaradandan isteyeceğine, ölmüşden ister! Ama sizde haklısınız öyle gördünüz, öyle yetiştiniz. Allah ne emretti diye değil, peygamberimiz ne buyurdu diye saf tuttunuz. Size hep arada bir köprü olması gerektiği dikte edildi sonuçta şirke sevkedildiniz. Aklınızdan çıkarmayın; Allahtan başkasından medet uman şirk içerisindedir. Kur’an anlaşılacak bir kitap değildir, bizi aracı edinin der bazı aklı evvel din rantçıları ama unuttukları “Habeşli zenci köle Bilal”in bile anlayabildiğidir! Şura 6; O’nun dışında veliler edinenlere gelince, onlar üzerinde gözcü de Allah’tır. Zümer 3; Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah’ındır. O’ndan başkalarını veliler edinerek, “Biz onlara, yalnız bizi Allah’a yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz” diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü vercektir. Şu bir gerçek ki, Allah yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz. Din adamlarına göre Ha(va)disler Kuran’ın açıklamasıdır! Bu teoriyi aslında düşünseler şu manaya geliyor; Hadisler Kuran’ı daha iyi açıklıyor! ama kimden daha iyi açıklıyor? Haşa Allah’tan daha iyi açıklıyor çünkü Allah açıkladım demesine rağmen bunu başaramamıştır ve aciz kalmıştır… Kamer 40; Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? Unutmayalım; İslam için en büyük engel, kitabından habersiz, beynine kilit vurulmuş bireylerdir. Bakara 7; Allah kalplerini ve kulaklarını mühürler. Gözlerinde perde vardır ve büyük azap onlar içindir. Bırakın artık dinimizde olmayan şeyleri yapmayı, bırakın yüzyıllardır bize servis edilen helalleri, haramları, sevapları, günahları… Unutmayın; Hadissiz, yalnız Kuran’ı dinin kaynağı kabul eden İslam anlayışı, sonradan azınlığa düşmüş bir anlayış olsa da baştan beri var olan “İslam”dır. Din hiçbir zaman dinsizlikle savaşmamıştır. Aksine her zaman Din, dine karşı savaşmıştır. Ah be bi “Oku”sanız ne sağı kalır, ne solu, ne önü, ne arkası, ne merkezi, nede paraleli… Kur’an ahlakı Allah’ın bize emrettiği en önemli görevdir. Artık silkinme, şirkten kurtulma, okuma vaktidir, Allah’ın bize emrettiği dini yaşama vaktidir. Bizim ahirette hesap vereceğimiz herşey kitaptadır! Zuhruf 44; Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz. Okuyunda; AHİRETTE SÜRPRİZ OLMASIN ! Bilin istedim, Selam…
Her devrin, her memleketin bir tarihi ve o tarihlerle özdeşleşen kişileri vardır. Zannetmeyin ki bu kişiler kendi imkanları ile tarih...
Bizde yarım, dünyada sanat piyasasının bütçesi neredeyse 75 milyar dolar! ABD’de 17.500, Almanya’da 6501, İtalya’da 3.790, İngiltere’de...
Osmanlı Saray nakkaşhanesinde yaratılan ve tüm Osmanlı sanatında egemen olan üslup birliği, 15. yüzyıldan itibaren gümüş eserler üzerinde...
Comments