JAPON PORSELENLERİ
Japon porselenciliği 16. Yüzyılın sonarlına doğru Hizen Eyaletin’de bir çömlekçinin bulduğu porselen toprağından/tozundan sonra başlar. O vakte kadar Japonya’da fayans/çini toprağından çanak vesair gibi fevkalade güzel mamulat yapılıyorsa da bunlar porselen olmadığı için Japonya’da bu iş bu tarihlerden sonra başlar. 17. Yüzyıl başlarından itibaren Japon şaheserlerini görmekteyiz. Bunlar Çin’in mavi beyazlarından ayrı bir şekilde yapılmayıp, yalnız tarzı telvin itibariyle ayrı bir üslup arzetmektedir. Çin sanatkârı uzun zaman mavi beyaz rengin tesirinden ayrılamadığı halde; Japon ustaları hemen ilk hamlede birçok rengi kullanmaya başlamıştır. En eski Mengo mamulatının Dai-Ei kısmındaki Japon yazısından iki harfi taşıyan markalı eserler 1521-1528 seneleri arasında imal edildiğine göre Japon porselenciliğindeki işlerin en eskilerini bu porselenler teşkil etmektedir. Japonya’nın Avrupa tesirinde kaldığı tarih olan 1845’den sonra bu sanatın öldüğünü ve yerini fabrikasyon metalarına terk ettiğini, artık Japon porselen sanatkârı yerine, fabrikasının taponlarını dünya pazarlarında sürmesini bilen bir tüccar görmekteyiz. Bu tarihten evvel porselen işi Japonya’da ekabirin daima himayesine mazhar olmuş, bu iş için hiç bir masraf ve emekten kaçınılmadığı eldeki eski Japon işlerinden anlaşılmaktadır. Japon porselenciliğini yazarken yine Japonların porselenleri kadar meşhur fayanslarından bahsetmeden geçemeyeceğim. Japon porselenlerindeki tarzı tersim şekli kendine mahsus bir hususiyete maliktir. Renkler daima sert boyalardan intihap olunur ve hemen daima bütün fonlar insan resimleri ile süslenir. Japon renkleri arasında kırmızı renge diğer boyalardan ziyade rastlanmaktadır. Japon sanatkarı canlandırdığı bir manzarada o kadar ince teferruata dikkat etmiştir ki uzaktan görünen bir köyün damlarının şekli, bahçelerindeki ağaçlara hatta yanı başından geçen nehirdeki kayığın içindeki insanların görünür görünmez hayallerini bile canlandırmağı ihmal etmemiştir. İnce bacaklı Japon leyleklerinin kayıtsız duruş şekilleri Japon fağfurlarının bir sembolü olacak kadar güzel işlenmiştir. Krizantemlerin kıvrak bükülüşleri, Japon çiçeklerinin incecik saklar üzerinde hemen uçacakmış gibi kıvrımlar arzetmeleri, resim işinin Japonya’da yegane modelleridir. Vazolardaki madalyonlar arasındaki tablolarda Japon kadınlarının narin duruşları, kibar kadınların misafire ikramlarının ifrat derecelerini, velhasıl Japon hayatı hususiyesinin binbir romanını bu porselenlerdeki resimlerle okumak kabildir. Japon porselenciliğinin diğer bir tekamül sahasıda biblo kısmıdır. Efsanevi kahramanların ateş saçan bakışları, budaların yayvan oturuşları, Japon kadınlarının kıvrak duruşları bu biblolara model teşkil etmiş ve renklerdeki sertlik ile yaldızın bu işlerde mümkün olduğu kadar az kullanılması ile aradaki boşlukların acaip Japon yazıları ile doldurulmuş örnekleri adeta eski Japon mamulatının markaları hükmündedir. Japon porselenleri çok ince olarak yapılır. Ekserisinde zeminler beyaz olarak bırakılırdı. Kızıl rengin Japon milli renkleri arasında oluşu, daima bu rengin çok kullanılmasında amil olduğu görülmektedir. Kırmızı rengin ifrat derecesinde kullanılmasını bize, bazı tabak, kase gibi eşyadaki renkli şekillerde en uygun olmayan yerlerin bile bu renkle boyanmasında mahzur görülmediği hissini vermektedir. SATSUMA / Bir nevi Japon fayans toprağından yapılan bu mamulat, tıpkı porseleni andıran şekli, kahverengi bordürlerle kuşadılan ve kirli fildişi rengine benzeyen parlak zemini ve bu sathı belli belirsiz küçük küçük sır çatlaklarının süslediği çömleklerdir. Bugün Japonya’da birkaç şehirde yapılmakta olup 1598 senesinde Kora’yı zabteden Saçuma Prens Kora’dan 17 kıymetli vazo getirmiş. İşte bu vazoların sonradan kendi ismini taşıyan Satsuma mamulatına örnek vazifesi gördüğü söylenmektedir. Japon porselenlerine verilen isimlerin en meşhurları; Vappen, Takara, Mano, Yamashiro, Harıma, Hizen, Ovari, Isae, Arita, İmari, Kaga, Musashi, Ivaki, Buzen, Yamata, Satsuma, ….vs…