top of page

OSMANLI TEKKE SANATI

Tekkeler, İslam ahlakının, tasavvuf ilminin öğretildiği ve tatbik edildiği, Tarikat etkinliklerinin yürütüldüğü yapılardır. Tekke anlamında dergâh, hankâh, âsitane sözcükleri de kullanılır. İslamiyetin öğretilmesinde medreseler gibi tekkelerin de önemli hizmetleri olmuştur. Tekke ve Medreseler tarih boyunca hep tevhid inancını savunmak üzere teşkilatlanmışlardır. Tekkelerden yetişenlerden Mevlana Celaleddin-i Rumi, Yunus Emre, Erzurumlu İsmail Hakkı gibi sayısız büyük veliler, yaşadıkları asırlara, eserleri ve yaşayışlarıyla mühür vurmuşlardır. Tekkeler bu hizmetlerin yanında çeşitli dert ve sıkıntılarını, gönül yorgunluklarını dindirmek için, Müslümanların bir araya gelip dertleşmelerini, birbirlerine yardımcı olmalarını sağlamış, böylece ferdin toplum hayatına kazandırılmasında mühim bir rol oynamıştır. Bir çeşit ruh sağlığı, ahlak okulu olmuştur. Tekkeler, boş zamanları değerlendirmede de faydalı olmuşlardır. Tekke edebiyatının gelişmesiyle edebiyat dünyası da, manen zenginleşme imkanı bulmuştur. Burada yetişen şairler, ilahi aşkın verdiği haz ve zevki, kaside, nat gibi şiir türleriyle dile getirmişlerdir. Tekkeler halk eğitimi ile birlikte dinî sınırlar içinde güzel sanatların merkezi ve koruyucusu olmuştur. Buralarda yetişen sanatçıları şu başlıklar altında toplayabiliriz; Edebiyat Müzik Hat Sanatı El Sanatları (Keşkül-ü Fukara, Kudüm, .vs…) KEŞKÜL-Ü FUKARA / Keşkül, seyahat eden dervişlerin yiyecek ve içeceklerini saklamak için kullandıkları, ham maddesi bir nevi hindistan cevizi olan avadanlıktır. Büyüklüklerine göre ayrılan keşküllere üç farlı isim verilmiş; bahr, genc, guldan. Dervişler tarafından kullanılan, hindistancevizi veya abanozdan yapılmış çanak, beyzî bir tas olup, dervişler topladıkları sadaka ve kendilerine verilen gıdayı bunun içine koyarlar ve bir zincir ile omuzlarına asarlardı. Omuz dışında boyuna asılarak, kemere takılarak ve elde taşınarak ta kullanıldığına kaynaklardaki derviş tiplemelerinde rastlanmaktadır. Dilenmek, gezgin dervişler ve tarikat mensubu olmayan fakir halktan kişiler dışında, bir tekkeye mensup dervişlerce, maddi ihtiyaçtan kaynaklanmayıp, tasavvufi olgunluklarını geliştirmeye yönelik “insani kibir”i yok etme amaçlı bir tasavvufi eğitim yöntemi olarak uygulanmıştır. Derviş sabrıyla, bunca ince işçilikle oluşturulmuş keşküller ise, dilenme aracı olmaktan çok bunun arkasında yatan tasavvufi düşüncenin sembolleştirilmiş ürünleridirler. Keşküllerin tarikat erbabı için esas faydası çok daha pratik gerekçelere dayanmaktadır. Seyyah dervişler çölde su kabı, kuyuda kova, bardak, maşrapa, ibrik niyetine kullanmışlardır. Naksi tekkelerinde içinde şeker, hurma, üzüm, incir gibi tatlı yiyecekler bulunan keşkül zikir sonrası “alâ bereketillah” diyerek şekerlik vazifesi görmüştür. Keşküle ait bir çok keramet de, tasavvuf literatüründe yer almaktadır. Eserlerde teknik, malzeme ve bezeme olarak el sanatlarımızın bazen bir, bazen de birçoğunun bir arada kullanıldığı uygulamalar görülmektedir. Keşküller Ayetli yazı bordürleri yada geometrik formlar içerisinde bitkisel düzenlemeler, insan ve hayvan figürleri motifleriyle kabartma, kazıma, oyma ve kakma teknikleriyle bezenmiştir. Keşkül, Anadolu’da Abdallar, Kalenderler, Bektaşiler tarafından kullanılmıştır. Bazı tarikatlarda nefs terbiyesi için buna izin verilmişti, içine her çeşit gıda maddesi ve para konulurdu. Yine de Turuk-i Aliyye dediğimiz Mevlevilik, Kadirilik ve Nakşibendilik gibi tarikatlarda hoş karşılanmamıştır. Bu tarikat mensupları sadakat ve olgunluklarını başka yollarla tamamlamış, ancak kendilerine verilenleri reddetmemek için almışlardır.

bottom of page