top of page

OSMANLI SARAY AYNALARI

Ayna, arka tarafına ince bir cıva tabakası sürülmüş, gayet düz cam levhadır ki, karşılarındaki şeyleri şekil ve renkleriyle aksettirir. Önceki devirlerde insanlara ayna vazifesini gören vasıta su idi. Sonraları madeni düz levhalar parlatılarak ayna gibi kullanıldı. Daha sonraları cam icat olununca arkalarına bir madde sürülerek sırlı aynalar meydana getirildi. Doğulular cam ve aynayı Avrupalılardan önce tanımışlardır. Sırlı aynalar küçük boyda idi. XVI. asırda Venedik’te yapılan sırlı aynalar dünyanın her tarafına yayıldı. 1688’de camı eritip levha halinde dökmek suretiyle ayna yapıldı ve 1693’te St.Gobain şehrinde önemli bir ayna fabrikası kuruldu.O zamandan sonra bütün saray ve evleri aynalarla süslemek moda oldu. XVIII. asırda ayna modası çok yayıldı. Türkler aynaya çoğunlukla bir ibret gözü ile bakmışlar, ona bakarken bir başka derinliği fark etmişler; ondan Dinî, ahlâkî dersler çıkararak, edebiyatta, sanatta ve tasavvufta sembol olarak kullanmışlardır. Osmanlı’da aynaların arkasını akla gelebilen ağaç, fildişi, demir, gümüş, sedef, altın gibi bir çok malzeme ile; oyma, kakma, kesme, kabartma, kalem gibi çeşitli tekniklerle süslenmiş birbirinden güzel ve çok değerli sanat eserleri meydana getirmişlerdir. Eskiden saray, konak ve köşklerde bulunan aynalar, en önemli tezyinattan biri idi. Hanımlar aynaların yardımıyla giyinip süslendikleri gibi, erkekler de sarık sarmak, sarığı düzeltmek, elbiselerinin arkadan duruşlarını gözden geçirmek için aynaya ihtiyaç duyarlardı. Ayrıca sanatkârane yapılmış süslü aynalar, sahibinin kudret ve zenginlik derecesini gösterdiği gibi, itibarını da arttırırdı. Osmanlılar, altın, gümüş, yeşim, demir ve bronzdan yapılmış zengin bezemeli ve çoğunlukla saplı aynalar kullanmışlardır. Altın, gümüş ve yeşim aynalar, Osmanlı Sanatı’nın ölçülü sadelik, zenginlik ve üstün tekniğinin örnekleri olarak Topkapı Sarayı Müzesi’nin Hazine Dairesi‘nde sergilenmektedir.

bottom of page